31 Aralık 2010 Cuma

birlikte kaçabilirdik


birlikte kaçabilirdik

nereye kaçılabilir ki, gerçekten?..
kapının önüne çıkar, boğaza bakan koyun sağ yanındaki kayaların üzerinde deniz fenerinin ışığı yansın diye beklerdin. sıklıkla aklına takılırdı. kimdir orada yaşayan, kimdir ışığını yanık tutan? hemen alt tarafında bir türbe vardı. her boydan yeni, eski bayraklar boğazın hiç bitmeyen rüzgarında dalgalanırdı.
yattığında deniz fenerinin dönen ışığıyla aydınlanırdı odan. gözünü yumar gemilerin nereden nereye gittiğini düşünürdün. susmayan düdüklerine binip güzel düşlere kaçardın.

nereye kaçılabilir ki, ayrılıklardan?
hep kısa süreli oturmalar orada, burada. uzun, soğuk kışlarıyla bir doğu kenti, ardından başkent. yine bir orta anadolu kenti. kısa süreli arkadaşlıklar, sevmeler sevilmeler ve bırakıp gitmeler. unutmalar unutulmalar…
sevememek bütün kalbinle, bağlanamamak bir kente. her şeyden cayabilmek ve kolayca benimsemek yeni yaşamları…
ayrılığın her türünü yaşadın. ihaneti de biliyordun. şiddeti de. terk etmeyi de, terk edilmeyi de.
ruhunun çingeneliği bundan.

nereye kaçılabilirdi ki, üzerimize gelen yaşamdan?
dayatılmış doğrular vardı. iş sahibi olmak, istediğin değil, istetilen. evlenmek vardı, sevdiğin değil, sevdirilen. evlatlar vardı olmasa olmaz. olurmuş oysa. almalar vermeler, alıp da ödeyememeler. çekler ve senetler, gizli ve açık ayıpları yaşamın. bilinen, bilmezden gelinen.
yanlışlar ki, doğru gibi sunulan. doğrular ki, yanına yaklaşılamayan.

nereye kaçılabilirdi ki, kırılmalardan?
son günlerde dalgaları özlemiştin. uzun zaman olmuştu. bir kayada oturup dalgalara bakmayalı. dalgalar ki, kayalara çarpıp her kırıldıklarında daha güçlü gelirler geri. oysa sen her kırıldığında ufalandın. şimdi olağanüstü güçlüsün. bir daha kırılamayacak kadar ufak her bir parçan.
artık özlediğince dingin ve sessizsin, ve bensiz.

nereye kaçabilirim ki yokluğundan?
özlemle dile getirdiğin, çocukluğunun kıyı kentini buldum. feneri gören bir eve yerleştim. yaşamın telaşı her ara verdiğinde senin de orada olduğunu düşünüp dalgaları izlemeye koşuyorum.
anlattığın gibi fenerin dönen ışığı ile aydınlanıyor yatak odam. dalgaların uğultusu ve vapur düdükleri var. gözlerimi kapatıyorum vapur düdüklerine binip, senli düşlere doğru yola çıkıyorum. sensiz…

asuman atakuman

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder